29 Mayıs 2007

YediGöller Milli Parkı

Yedigöller Milli Parkı, Ankara'ya 2.5 saat uzaklıkta 2900 hektarlık bir alan. Ankara- İstanbul karayolunun 152. km.sindeki Yeniçağa-Mengen ayrımından veya Bolu üzerinden gelmek mümkün. Mengen tarafından girilen yol daha engebeli bozuk ama buna değecek kadar güzel. Bolu tarafından çıkış ise dağların arasından devam ediyor, manzara nefes kesici. Yedigöllere ismini veren Yedi Göl, vadi boyunca yer kaymaları ve vadi önlerinin tıkanmasıyla ortaya çıkan çukurlardan meydana gelmiş. Karadeniz suyunun yardımı ile ortaya çıkan heyelan gölleri Sazlıgöl, İncegöl, Nazlıgöl, Küçükgöl, Deringöl, Büyükgöl ve Seringöl isimlerini almış. Milli parkta hakim olan ağaç kayın. Ayrıca meşe ,gürgen, kızılağaç, karaçam,sarıçam ve göknar da bulunuyor. Parkın içerisinde geyik,karaca, ayı, kurt,tilki ve sincap bulunuyor. Parkta piknik
için barbekü yerleri, ahşap masalar ve çeşmeler var. Ayrıca alabalık üretim çiftliğinden balık alınabilir veya balık tutulabilir.
Bizim gibi şehirde betonların içinde yaşayanlar için, böylesine bir doğa harikası bulmak çok zor!

24 Mayıs 2007

Arnavut Ciğercisi Naci

Mayıs gelmiş, bitiyor hatta. Tunalı'da geziyorsunuz, sağa sola bakınarak, güzel havanın keyfini çıkararak. Aaa o da ne? Tunalı üzerinde bir küçük seyyar araç, bir adam ciğer satıyor müşterilerine. Tam da karnınız acıkmış, şöyle bir porsiyon ekmek arası ciğer istemiş canınız. Evet, tam yerindesiniz. Ofisinize veya evinize sipariş mi vermek istiyorsunuz? 'Müşteri velinimetimizdir' prensibiyle hareket eden Naci'ye telefonla da sipariş verebilirsiniz.
Daha önce, Alo Naci ile ilgili yazılmış bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
İletişim için. Arnavut Ciğercisi Naci. Alo Naci Nerdesin? Cep. 0532/367 3877. Evlere ve İşyerlerine Servis Yapılır. www.cigercinaci.20m.com,
Ciğeri Naci'den Yiyeceksiniz !

22 Mayıs 2007

o zamanlarda

Güzel zamanlardı onlar. O zamanlar buzdolabı yoktu ,TV yoktu, inanılmaz gibi ama çamaşır makinası bile yoktu. Banyo yapmak için sıcak su yoktu , biz torunlar ısınan su ile kurnada yıkanırdık. Anneannem çiğ börek yapardı bize sonra da lokma tatlısı . Arada biz torunlar onda kalırdık, sobalı evde yapılan herşey farklı olurdu. Çarşı pazar gezmesi olurdu, benim anneannem gezmeyi de çok severdi . Ulus civarında gezerdik, Hacı Bekirden lokum alır, Akman pastanesinde pasta yer ve mutlaka Anafartalar çarşısına giderdik. O çarşıda Yürüyen Merdivenler vardı, anneannemin elinden tutar, yürüyen merdivenlerden iner çıkar, mağazalara girer çıkardık. Ben büyüdüm ve anneannem de yok artık . Ulus semti benim için eski Ankara oldu. Anafartalar çarşısını ise , en azından eskiden gezdiğimiz bir yer olarak hatırlamak istiyorum.
Üzgünüm bu akşam gördüklerimden, hem de çok :(

21 Mayıs 2007

Yalıncak Köyü

(Tarihçe . 1960 yılında, ODTÜ kampüsünün olduğu şimdiki Karakusunlar, Yalıncak ve Taşpınar köylerinin arazileri istimlak ediliyor. Bu arazileri o zamanki Başbakanlık danışmanı hukukçu Prof. Dr. Nejat Tüzün bulmuş. İlk temel atma töreni 1959-60 akademik yılında Yalıncak köyünde yapılmış. Törende dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Başbakanı Adnan Menderes te bulunmuşlar. 1962 yılında Yalıncak köyünde arkeoloji kazıları yapılmaya başlanmış. )
Bir zamanlar kampüsün güneyinde kalan arazi ,artık kampüsün içinde kalıyor. Biz İnşaat Mühendisliği bölümünün hemen yanından girerek yürüyüşe başladık. Parkuru aşağı yukarı 1 saatte tamamlayarak başladığımız yeri geri dönebildik. ( Yarı yolda yağmurla birlikte koşmaya başladık ve ıslandık ...) Değişik ağaçlar, kuşlar ve bitkiler gözlemlenebilen bu yol antrenman sahası ve bisiklet yolu olarak da kullanılıyor. Haftasonu rahat ve sessiz bir yolda yürüyüş yapmak isteyenler için ideal !
gezicini notu. parkur güneye doğru Eymir'e, Batıya doğru ise Bilkent'e devam ediyor.

18 Mayıs 2007

Kurabiye Ye#22

Tamamen bir amatör olarak , bu etkinlik için hazırladığım Tuzlu Kurabiye huzurlarınızda ! Afiyet olsun !
not. domatesleri pazardan aldım, kurabiye yanında ikram ediyorum :-)

Tarif Mayıs 2007 Sofra Dergisinden alınmıştır.

Tuzlu Kurabiye ( 30 Adet )

3 su bardağı un
1 çay bardağı yoğurt
2 adet yumurtanın sarısı
100 gr margarin ( ben azalttım )
1 çay bardağı zeytinyağı ( ben arttırdım )
2 tatlı kaşığı mahlep
2 çorba kaşığı sirke
yarım limon suyu ( ben ekledim)
bir buçuk çorba kaşığı toz şeker ( ben bir çorba kaşığı koydum)
1 çorba kaşığı susam
1 çorba kaşığı çörekotu
1 çay kaşığı tuz
1 paket kabartma tozu
Üzeri için
2 adet yumurtanın ak
1 çorba kaşığı haşhaş tohumu


Tarif
Derin bir kasede yoğurt, yumurta sarısı, yumuşatılmış margarin ve zeytinyağını karıştırın. Mahlep, sirke, limon suyu, toz şeker, susam, çörekotu ve tuzu ilave ederek bütün malzemeyi iyice karıştırın. Un ve kabartma tuzunu ekleyerek yumuşak bir hamur elde edene kadar yoğurun. Hamurun üzerini nemli bir bezle örterek 1 saat kadar dinlendirin. Daha sonra hamurdan küçük parçalar kopartarak istediğiniz şekli verin ve yağlı kağıt serilmiş ( veya yağlanmış ) fırın tepsisine dizin. Üzerlerine yumurta akı sürün ve haşhaş tohumu serpin. Önceden ısıtılmış 180 derece fırında üzerleri hafif pembeleşene kadar pişirin. Ilımaya bırakın ve sonra servis yapın. Afiyet olsun !

17 Mayıs 2007

Şahane Düğün

Ankara Küçük Tiyatro. Benim küçük yaşlarımdan itibaren bildiğim yerde, Gençlik Parkı(?!) nin tam karşısındaki büyük bina. Oda Tiyatrosu da burada. İçeriye girdiğim andan itibaren duvarlara, avizelere bakmaktan kendimi alamıyorum. Neden bilmem ama sanki eski Ankara'ya ait izler arıyorum etrafta. Devlet tiyatrosu , 1 Ekim 1949 tarihinde Cevat Fehmi Başkut'un 'Küçük Şehir' adlı oyunu ile burada açılmış.
Oyun. Şahane Düğün. Yazan. Robin Hawdon, çeviren özcan Özer. Oyuncular Meltem Baytok, Okan Şenozan, Tolga Çiftçi, Aslı Kılan, Hülya Gülşen Irmak ve Pervin Ünalp. Oyuncular bize Ferhunde Hanımlar dizisinden tanıdık geliyor. Konu ise evlilik ve insanlar arasındaki ilişkiler. Gelin ve damat evlilik öncesinde ilişkilerini sorgular ve sonrası olayların akışı değişir. Evde TV dizilerini izlemeye o kadar alışmışım ki, böylesine canlı bir oyun seyretmek çok güzel geldi. Daha yoğun olarak oyunları takip etmek lazım, bu güzel oyunlara destek vermek lazım diyerek ayrılıyoruz tiyatrodan.

16 Mayıs 2007

Sicilya

Sicilya veya Akdeniz'in en büyük adası. Hayatımın 2 yılını geçirdiğim güzel Akdeniz adası. Bir çok insan sadece Baba filmlerinden bilir, bu filmlerdeki en önemli yer Corleone'dir. Corleone denilen kasaba, Palermo'nun 50 km güneyinde, diğer Sicilya köylerinden farksızdır. Sicilya dağlıktır, deprem kuşağı hemen kuzeyinden geçtiği için sarsıntılar çok sıradandır. Denize dik yamaçlardan inilir, özellikle Palermo ve Katanya civarındaki plajlar kumlarıyla bilinir. Katanya (ve Etna yanardağı )çevresindeki topraklar çok verimlidir, limon, portakal, domates üretilir, şarapları da son yıllarda hızla önem kazanmaktadır. Kaktüs meyvasından ( fichi d'india) dondurma, tatlı, hatta likör yapılır. Sicilya'lılar, İtalyanız demezler, Sicilya'lıyım derler. Konuştukları dil, özellikle büyük şehirlerde anlaşılabilir, ama küçük köylerde halen Sicilyaca konuşulur.
Sicilya İtalya'dan Messina boğazı ile ayrılır, karşıya feribotlarla geçis yıllardır devam etmektedir. Adanın etrafında volkanik çok fazla ada vardır. Eolie,Ustica, Stromboli, Volcano, Pantellerina adaları turistik oldukları kadar, kaçak göçmenlerin uğrak yeridir. Yazın tekneler dolusu insan bu adalara çıkarak İtalya'dan Avrupa'ya geçebilme hayalleri ile yaşar. Fakat Sicilya'nın vahşi doğası genelde bu hayallere izin vermez. Doğu kıyılarına yakın olan Etna yanardağı ( 3323 m) Avrupa'nın en aktif yanardağı olarak bilinir. Bu çevrede oturan insanlar, bu dağa artık alışmışlar, dağ alevler püskürdüğü zaman bile hayatlarına devam ediyorlar. Bakalım ben bu adayı bir daha ne zaman tekrar görebileceğim ?
gezicini notu. 29 Mayısta gazetelere yansıyan, Afrika'lı göçmenlerin dramını anlatan yazı için buraya tıklayabilirsiniz.

14 Mayıs 2007

Bahar Şenliği


O zamanlar farklı mıydı, biz çok mu gençtik, bilmiyorum.. Bahar şenliği denince aklımıza panayır, eğlence, piknik, alışveriş ve de su savaşları gelirdi. Su tabancaları ile herkes birbirini ıslatır, gülüşür eğlenirdik.. Bu sene farklı bir şenlik gördüm ODTÜ'de, herşeyi fazla ticari gördüm. Algida, Eti, ilaç firmaları, aksesuar , tişört satanlar ve diğerleri. Herkes buradan değil, farklı üniversitelerden gelenler de var, bebeklerini gezdiren anneler de. Kimileri konser alanında kendini dağıtmış, kimisi çimlerin üzerinde sereserpe. Kimbilir, şimdi ben de o yaşta olsam, aynı şeyleri yapardım. Soruyorum kendime ,ben mi çok farklıydım o zamanlar, yoksa günümüzde hayat farklı mı algılanıyor? bilemiyorum hiç ...

13 Mayıs 2007

Anneler günü


Öncelikle annemin sonra annelerin ve anne adaylarının Anneler günü kutlu olsun!

12 Mayıs 2007

Tunalı'da bir teras

Ankara'da gezecek yer azdır, deniz yoktur, su (hem akarsu hem de musluk) bu bozkır topraklarına az düşer. Haftasonu veya hafta içinde nereye gitsek nerde nefes alsak diye aranır dururuz. Birkaç ay önce kış boyunca gidip geldiğim D&R mağazasının terasında bir Gloria Jean's Coffee olduğunu keşfettim. Nasıl oldu derseniz, zor oldu. Öncelikle binanın en üst katına kadar çıkmak, sonra da etrafa bakınmak gerekiyor. Sonra terasa çıkınca aaa ne güzelmiş diyip hemen oturuyorsunuz. Ankara'da yıkılan yollardan, bozulan düzenden geriye kalan(varsa) ağaçları buradan seyrettim, acaba bu şehir(!) 10 yıl sonra neye dönüşecek diye merak ettim. Yine de bahar gelmiş, güneş çıkmış, mutlu oldum, gülümsedim...

9 Mayıs 2007

İnkumu

Bartın'ın plajı, veya İnkumu. Bartına'a sadece 15 km uzaklıkta. Amasra'ya son yıllarda verilen önem, İnkumu'ndan esirgeniyor sanki. Aslında öyle güzel kumsalı var ki. Biz kışın oradaydık, yani upuzun bir plaj boyunca sessizlik. Derler ki, yazın tüm Bartın İnkumuna taşınırmış. Batı Karadeniz kıyılarına özel dağlar ve yeşil ormanlar içinde alabildiğine güzellikte deniz. Yazın değilse bile bahar günlerinde gitmek, dolaşmak, uzun kumsalda (nerdeyse 3km) yürüyüş yapmak bana iyi gelir, ruhuma iyi gelir :-)

8 Mayıs 2007

Ordaa bir köy var uzaktaa..


Kerpiç evler, koyunlar, inekler, köpekler. Sessizlik. Etraf göz alabildiğince sarı ve yeşil. Yeşil renkler ağaç değil, sadece buğday tarlası. Küçük köyler, yaşlı insanlar, terk edilmiş evler. Uzakta değiliz, Ankara'ya sadece 200 km mesafede, Kırşehir-Kayseri arasındayız. Çoğu büyük kentlere veya kasabalara göç etmiş. Buğday tarlalarında su az, yağmur desen yılda belki birkaç kez . Bizim köylerimiz, Orta Anadolu'dan manzaralar hemen hemen birbirine benziyor galiba :)
not. fotoğraflar 06 Mayıs 2007 Mucur Hıdrellez şenliklerinden....

4 Mayıs 2007

happy birthday to you :-)

Bugün sevgili kardeşimin doğumgünü ! nice sağlıklı, huzurlu, güzel yıllara inşallah!
not. kardeşim Kanada'da olduğu için buradan ancak sanal bir pasta ve balonlar gönderebiliyorum, inşallah artık geldiği zaman kutlarız :-)


2 Mayıs 2007

salata


Evet, evet, ben bir salata severim. Yeni keşfetmedim aslında her zaman öyleydim. Bazen rejim yüzünden, bazen bahar yorgunluğuna ilaç olarak, az -et-yer olduğuma kendimi inandırmak için, vesaire vesaire. Salata iyidir, sağlıklıdır, bana iyi gelir. Evde yaparsam mutlaka yeşillik, domates, salatalık, semizotu, maydanoz, nane, dereotu olsun isterim. Üzerine de mutlaka sızma zeytinyağı ve de limon mümkünse. Dışarda yiyeceksek, sadece salata yediğim zamanlar çoktur. Birkaç yer vardır salatasını çok sevdiğim, Budakaltı Şefin salatası veya Liva'da Sezar salatası gibi. Hımm, bu arada Amasra salatasına özel not düşmek lazım. Bol yeşillik, havuç, turp, maydanoz ve zeytinyağı ile yapılan bu salatanın şekli de pek özeldir !

1 Mayıs 2007

eski arkadaşlar

Herkesin eski arkadaşları vardır di mi, ya çocukluktan ya ilkokuldan ya da kapı komşusu. Defne'nin sayfasını okurken, benim de aklıma arkadaşlarım düştü. En eskileri Oya ve Bilge'dir herhalde. O zamanlar Ayrancı'da, Hoşdere Caddesine yakın biryerlere taşınmıştık. Ben ve kardeşim yeni apartman komşularımızla tanıştık, bana bakan iki küçük kızı ilk o zaman gördüm işte. Oya ile halen aynı şehirdeyiz ,görüşürüz, en azından haftasonlarına birşeyler yapmak için. Bir diğeri ise sevgili Özlem. Onun yurtdışına taşınmasından bu yana artık yılda bir veya iki görüşebiliyoruz. Onu ilk gördüğüm zaman ise o zaman çalıştığımız Türk Traktör fabrikası idi. Yıllar geçti, ordan ayrıldık, farklı şirketlere geçtik, farklı şehirlere, sonra da farklı ülkelere. Olsun, sağlık olsun, biz yine görüşebiliyoruz. Ve tabii ki Yeşim. Hem iyi günümde hem de kötü günümde devamlı yanımda olan Yeşim. Ona buradan herşey için teşekkür ediyorum, iyi ki varsın! Anlıyorum ki, herkesin hayatında gelen geçenler var, bir de kalıcı olanlar. Birlikte birşeyler yapabilmek güzel , hayat güzel :-)